Konu sevgi olunca ilk akla gelen hemen de gönül işleri olur değil mi? Ne tuhaftır ki, insanlar sevgisizlikten, birbirlerine nasıl saldıracaklarını şaşırmış vaziyettedirler. Gurur ve kinin esir aldığı bir dünyada hala sevgisi ile varolmaya çalışanlar yok denecek kadar az. Eğer sevgiden söz eden var ise de, ne yazık ki menfaatler dünyasının yörüngesinde hayat sürdürmeye yüz tutmuştur.
İnsanları bu kadar sevgisiz kılan neydi acaba? Daha çocukluktan başlayan ve içimize adeta gömülen sevgi neden doğru şekilde dışarı çıkamıyor diye hiç düşündünüz mü?
Bugün çevreme biraz baktım ve insanları izledim. Evet dünyada milyonlarca insan çeşidi var ama aslında sınırlı tepkilere sahipler. Bir baba gördüm bugün mesela, iki kızı bir oğlu olan. Tabi eşi de yanında… Daha onlar içeriye girmeden, babanın yüksek ve sert ses tonu dikkatimi çekti. Baba kendisinden habersiz ve onun isteği haricinde kesinlikle nefes alınmasını istemiyordu. Bizlere karşı kibar, ancak ailesine karşı tam bir despottu. Küçük kızı için bir tercihte bulunmuş ve uzaklaşmıştı. Kız kendisine daha uygun tercihte bulunarak tam sevinmişti ki, babası kendi kararının uygulanmadığını gördü. Bir anlık hışımla kıza kızarak “sen nasıl beni dinlemezsin, benim kararım dışında bir seçim yapamazsın” dedi. Bu cümleleri kullanmak esasında baba için çok doğru. Çocuklarını bu şekilde disipline edebileceğine inanan, onları deyimi yerindeyse mum gibi yapan bir baba! Ancak biz, çocukların bütün davranışlarında büsbütün bir sevgisizlik okuyorduk. Küçük kız; 15 yaşlarında gözlüklü ve hafif toplu bir kızdı. Kızıl saçları ile inanılmaz sevimliydi. Ancak konuşunca bir anda içimden ona sarılmak geldi. Çünkü kız çok kısık sesle konuşuyordu ve peltek bir konuşması vardı. İnanılmaz utangaç olan bu kız, babasının bağırışlarından sonra bir de kekelemeye başladı. O an sanki kızın aklından geçenleri, gözlerinden şeritler halinde geçerken okudum.
Gerçekte Sevgi Ne?
Acaba bu örnekte olduğu gibi, insanlar sevgi kavramını mı çözememişlerdi ya da yanlış yorumlamışlardı. Sevgi neydi? Sevgi bir babanın çocuğuna doğru yolu göstermek adına zorbalık yapması mıydı? Ya da sevdiğini göstermek için çocuğunun her istediğimi yaparak şımartması mı? Ya da sevgi geçici bir kavrammıydı? Galiba insanlar varolduklarından bu yana tam da bu mevzuyu kavrayamadılar. Bu nedenle birbirleri ile anlaşmak yerine savaşmayı tercih ettiler. Sevgisiz büyüyen bir nesilden sevgi dolu yarınlar beklenebilir mi?
Savaş kolay olan değil, nefsin sevgilisi olandı. İnsanlar kendi sevdiklerine sevgilerini anlatamazken, nefislerinin aşık olduğu kin ve nefrete taparcasına hizmet ediyorlar. Aslında matematiği çok basit. Sevgi, her daim bakıma muhtaçtır. Emek vermek gerekir. Oysa sevgisizliği bir kere salarsınız gider. Gittiği yere nefreti ve kini götürür.
Annesi ya da babası ile uzun yıllar boyu konuşmayan bir çok evlat olduğu gibi, evladını en ufak bir yanlıştan dolayı reddeden anne ve babalar var. Peki sevgi bu kişileri ne zaman bulur hiç düşündünüz mü? Sevgi bu kör batağa saplanan kişiler birbirlerini sonsuza kadar kaybettiğinde bulur ancak onları. Amansız hastalıklar, ölümler insanlara birbirlerini sevdiklerini hatırlatır.
Peki, bir hiç uğruna sevgisiz bir ömür geçirmeye değer mi? Değmez demek de yetmez. Yanınızda olan herkese her daim saygı ile yaklaştığınız müddetçe, içinizdeki gurur bir kez daha başını eğmiş olacaktır. Egonuzu besleyen ne varsa, onla savaşa geçtiğiniz an sevgi ile muhabbet eder hale geleceksinizdir.
Sevdiğiniz kişilere, gerçekten sevdiğinizi söylemekten çekinmeyin. Bunu dile getirmediğiniz her gün bir kayıptır. Hastalık, ayrılık, ölüm gelip kapınızı çalmadan sevginizi yeşertin ve bahçelere serpiştirin. Sevgi bahçeniz yeşerdikçe, hayatınızda baharlarınız hiç bitmeyecektir.