[irp posts=”12777″ name=”Prens Adaları Gezi Notu 1 ( Heybeliada Gezi Rehberi )”]Büyükada, Kınalıada, Heybeliada, Burgazada.. Nam-ı diğer Prens Adalarını turlamaya karar verdim. İstanbul’da yaşamak o kadar meşakkatli, stresli ve aslında bir o kadar da sıkıcı ki anlatamam. Metropollüye özgü bu kaotik yapıdan uzaklaşmak için kaçılabilecek en güzel yerlerdendir. Nefes almak, huzura ermek, o gürültüden, kargaşadan uzaklaşmak için yapılması gereken en özel eylemdir. Bende öyle yaptım ve Prens adalarının en büyüğü olan Büyükada ile başladım.
Atladım Bostancı’dan ada vapuruna gittim huzurun tam ortasına. Büyükada vapurunun, dolayısıyla benimde ilk durağım oldu. Ada, adından da anlaşılacağı üzere Prens adalarının en büyüğüdür. Bu sebeple gezilecek ve yapılacak o kadar çok şey var ki konaklamanız gerekebilir ya da hızlandırılmış tur yaparsınız ama ben yine de dip not olarak şunu söyleyeyim, konaklama yapacaksanız butik otel tercih edin.
Büyükada, sahip olduğu iki elit plajı ile size, Marmara denizinin serin sularına girme imkanı veriyor. Yok, ben deniz istemiyorum, piknik için geldim diyorsanız da emin olun İstanbul’da bulacağınız en iyi piknik alanı seçenekleri burada yer almaktadır.
Büyükada Gezisi İçin Önce Kahvaltı İle Enerji Almak Gerekir
Neyse, deniz ve piknik hakkında bilinmesi gereken bilgileri verdikten sonra turuma devam edeyim. Adaya ayak basar basmaz o eşsiz havası, egzost dumanından uzak, sadece insan sesi olan, adeta özgürlüğe açılmış hissi tüm benliğimi kapladı. Kahvaltı yapmadan gittiğim için ( kahvaltıyı özellikle yapmadım) öncelikle iyi bir yer bulup kahvaltı yapmalıydım. Büyükada kahvaltı için alternatifi bol bir yerdir. Ama önce bir müddet sahilde denize karşı, gelip geçerek bana selam veren vapurlara karşı ve süzüle süzüle uçan kuşlara karşı şöyle bir durup bu huzuru doya doya içime çektim.
Kahvaltı için daha önceden araştırdığım birkaç mekan vardı. Onlardan birisini seçtim. Bahçede Sinek Cafe adlı mekanın resimlerinden ve sunumun cazibesine kapılıp gidilecek yer olarak belirlemiştim. Burada bazı günler yemekte yer alıyormuş. Masaya oturdum şöyle bir menüye baktım ve hemen bir telefon çalma bahanesiyle kalktım. İnanılmaz pahalı fiyatlarıyla adeta kahvaltı değil saray kahvaltısı veriyorlardı. Büyükada’da kahvaltı için ilk seçimim çok hatalıydı.
Madenler bölgesinde çok terste olan o yer için çektiğim mesafeye mi yanayım, karnımı doyuramadığıma mı bilemedim. Listedeki bir diğer mekana geçtim. İskeleye yakınlığı ile neden daha önce burayı seçmedim ki diye kendi kendime kızdığım Akasya Restaurant Bar’a gittim. Güzel dizaynı ve konumu ile kahvaltı için gidilmesi gereken yer olarak not ettim.
Büyükada Gezisi İçin Bisiklet Şart
Eğer zaman sizin önemliyse ve büyük bir yerdeyseniz, motorlu taşıtlarda yoksa bisiklet çok güzel bir seçenek oluyor. Kahvaltı sonrası aldığım enerji ile bisiklet kiraladım. Büyükada bisiklet kiralama ile bu alanda ilklerde yer alır. Kiraladığım bisiklet ile Büyükada sokaklarından geçip, yamaçlarını çıktım. Bisiklet demişken, isterseniz kendi bisikletinizle gelebilir ya da ben uğraşamam, param da çok derseniz adada bisiklet kiralayan yerlerden bir tane temin edebilirsiniz. Ben bu seferlik param çok diyenlerden oldum.
Genelde iki farklı Büyükada turu oluyormuş. İster bu güzergahları kullanın, isterseniz de serbest stil gezin. Ben tabi ki uzun turu seçtim. İkisi arasında neredeyse tam bir boy mesafe farkı bulunuyor.
Sahilden Çankaya caddesine bağlandım. Sağımda Büyükada Çankaya oteli, solumda White Palace Büyükada Otel’in arasından geçip, Mizzi köşküne ulaştım. Sağlı, sollu yeşillikler ve eşsiz mimariler eşliğinde düz bir şekilde (henüz o dik yamaçlarına ulaşmadım) devam ettim. Sonra nizam caddesi birleşimi ile çok hafif bir şekilde yukarı doğru tırmandım. Sonra bir ara süzülen yol rampa halini aldıktan sonra, çıktığım tepede mola verdim. Burası Aşıklar Tepesiydi.
Aşıklar Tepesinde Mola Vermek
Aşıklar tepesi adanın en güzel yerlerindendir. Bulunduğu yer Dil burnu mevkii olarak geçmektedir. Aynı zamanda burada denize doğru dik şekilde uzanan tabiat parkı ve daha derinlerinde de Dilburnu mesire alanı bulunuyor. Burada şöyle buram buram o oksijeni, temiz havayı içime çekip 3 tane de çay içtim. Bisikleti çay bahçesinde bırakıp, dilburnu parkında da biraz dolandım. Bir saat kadar dinlenmişimdir.
Yola devam edip, küçük tur ile büyük turun kesiştiği nokta olan büyük bir meydana çıktım. Burası tam olarak adanın ortasıydı. İsteyenler buradan Büyükada Tarihi yetimhane tarafına dönerek küçük tur güzergahına bağlanabilir. Ancak bu yolu kullananlar küçük tur güzergahında bulunan pek çok yeri kaçıracaktır. O yüzden yetimhaneyi gördükten sonra tekrar geri dönerek normal tur güzergahına girerseniz, daha anlamlı olacaktır.
Yol Ayrımında Küçük Bir Kaçamak
Küçük tur güzergahında karşınıza Aya Nikola kilisesi, Adalar müzesi, Reşat Nuri Güntekin’in yaşadığı ev, Yaşar Nuri Gültekin’in yaşadığı ev ile Rum kilisesini görür ve merkeze kadar inersiniz. Ancak ben diğer turu tercih ederek, o yönde devam ettim.
Yol ayrımından büyük tura devam ederken ufak bir kaçamak yaptım ve sanatoryum yolu sokak üzerinden Aya Yorgi kilisesine çıktım. Arnavut kaldırımlı taşla kaplı ve uzunca bir yokuşu olan yolun sonunda kiliseye ulaştım. Adanın sanırım en tepe ikinci noktası burasıydı. Kiliseyi biraz inceledikten mecburi aynı yoldan geri dönerken, yangın gözetleme kulesini yakından görüp, manzaraya şöyle keyifle bir bakayım dedim. Diğer adı Adatepe olan bu yer, adanın zirve noktasıdır. İyi ki gitmişim dediğim bir manzaraya sahip. Prens takım adalarını rahatlıkla görebileceğiniz eşsiz bir yer. Daha sonra oradan da geri dönerek yol ayrımı yaptığım yere geldim ve büyük tura devam ettim.
Büyükada turu devamında solumda orman, sağımda alabildiğine deniz manzarası ile bisikletimi sürdüm. Denize girmek isteyenler için birkaç tane plaj da vardı ama ben devam etmeyi tercih ettim. Büyükada Kurşunburnu Şehitler Ormanına ulaşmam ile birlikte, adanın diğer tarafına geçmiş bulundum. Uzun bir yolla birlikte, yol ayrımı yapılıp küçük turun devam ettiği yol ile kesiştim. Yani şunu anladım ki Büyükada’da uzun tur sadece spor amaçlı yapılır. Aksi takdirde ekstradan bir şeyler görmüyorsunuz.
Görülmesi Gereken Yerler İçin Küçük Tur Tercih Edilmeli
Küçük tur ‘un olduğu güzergaha bağlanınca biraz canlılık geldi. Aya Nikola kilisesini geçip Adalar müzesinde durdum. İstanbul’un ilk çağdaş kent müzesi ünvanına sahip olan Adalar müzesi, girişte güzel bir animasyonla karşılıyor. Adalar ile ilgili temel bilgiler verilirken, 400 milyon yıl önce bu denizlerde yaşadığı düşünülen zırhlı balığın bir de replikası bulunuyor.
Biraz dolandıktan ve bilgileri aldıktan sonra yoluma devam ettim. Yaşar Nuri Güntekin ve ailesinin yaşadığı pembe renkli çok güzel bir köşkün önünde resim çektim. Kalabalığın içine doğru yaklaştığımı çıkan uğultulardan anladım. Adanın diğer yerlerinde sadece orman ve deniz ile birlikte bisikletin çıkardığı ses vardı. Ama artık adanın en yoğun olduğu yeri olan merkezindeydim. Yaklaşık 3,5 saat süren bisiklet turum neticesinde karnım iyice acıkmıştı. Yemek tercihimi sahildeki restoranlardan yana kullandım.
Yemek İçin Alternatifler Mevcut
Büyükada’da ne yenir diye sorar gibisiniz. Adada aç kalmazsınız buna emin olun. Adanın en tepesinde yer alan ada tepeye yani yangın gözetleme kulesine çıkın yine yemek yiyebilirsiniz. Ama oradayken çok acıkmadığım için mecburen sahil kesiminde bir şeyler yedim.
Balık, midye tava, kokoreç gibi pek çok alternatif var. Hangisi damak zevkinize hitap ediyorsa tercih edebilirsiniz. Ben, Altın Fıçı adlı mekanda bir yarım kokoreç midye tava ve soğuk bir bira ile biraz olsun açlığımı bastırdım. Bir müddet çarşı içindeki dükkanları ve Büyükada sokaklarında yürüdüm. Artık gitme vakti gelmişti. İskeleye gidip o meşhur ada vapurunu bekledim beni bostancıya götürsün diye. Büyükada vapuru yaklaşırken yüreğinize bir burukluk çöküyor. Büyükada turu belki şimdi bitti ama tekrar tekrar gezilecek ender bölgelerdendir. Prens adaları gezi notlarına Kınalıada ile devam edeceğim.