Hayatımız aslında aynı mevsimler gibi değil midir?
Hayata gözlerimizi bir bahar başlangıcı gibi açarız, güzel geçen bebeklik dönemimiz ilkbaharda açan gonca çiçekler gibi yavaş ama emin adımlar ile geçer.
Okul çağımız yaz gibidir. Sıcacık ve aydınlığı ile yükselen güneş gibidir, geceyi gündüze çevirir, karanlık ve boş zihnimizi bilgi ile doldurur. Aydınlığı, sıcacık sevgiyi öğreniriz.
Ergenlik dönemimiz ise sonbahar mevsimi gibidir, kendimizi tanımaya çalışırız. İlkbahar ve yazdan öğrendiklerimizi sonbaharda ispat etmek isteriz. Büyür ve kendi yolumuzu çizmek isteriz, aynı ağaçlarda sararan ve dökülen yapraklar gibi. Artık kendi ayaklarımızın üstünde durmak ve rüzgar ile savrulup başka yollara sürüklenmek isteriz.
İş ve aile hayatına girdikten sonraki yaşamımız kış gibi geçer. Kah kara kah beyaz günler gibi. İnişli ve çıkışlı, gece ve gündüz gibi geçen günler ve yıllar. Havanın akışına göre ruh halleri. Yağmur ve fırtına gibi geçen rutin yaşamlar.
En son kar yağar. Birden bire bir gün bakarsınız ki tüm sıkıntılar ve karamsar olan yaşam bembeyaz bir örtü ile sarılmış ve her şey geride kalmış. Sıkıntılar bir bir çözülür veya çözüm yolları görünür ve tüm olumsuzluklar eriyip gider.
Hayat böyle işte…