Aynadaki Sen…
Çekip giderken patlattın mayını …
Sen öldün! Göğsümün solunda. Kalan kente kim geldiyse kaldıramadı, toparlanmadı binalar, izin çıkmadı imara… Çok Şükür, olay mahallinde ayağa kalktığımdan beri, her binada seni arıyorum. Süpürülmüş içim, tertemiz. Oksijen’le ha buluştum ha buluşuyorum derken, yeniden buldum seni solumda! “Hoş-geldin ben…” Neredeydin ?
“_
Güneşin doğuşundan, aydın ülkemin İzmir’i de Çanakkale’mden önce nasibini alır. Karanlık ülkemde aydınlığı en son, yine Aydın ve Çanakkale yaşar İzmir’imle. Gökyüzü de, güneş doğmadan önce en karanlık zamanını yaşar. Doğuş zamanı geldiğinde de şehir, ışık hızıyla değil yavaş yavaş aydınlanır.
Dünya Güneşi bulduğunda dönüp:
+Seni çok defa gördüm ancak ışıltınla ısınamadan, her gün nereye gidiyorsun? diye sorar.
Güneş der ki: Evet, hatırladım. Binlerce kilometre dönüşünün ardından her gün giden sensin ve ben, dargınım sana.
Dünya şaşırır ve binlerce gün Güneşin yüzüne bakmadan dönüp durur…
Aynadaki sen ve içindeki benlik…
Bir gün o cazibeli hızıyla dönerken aklına, Güneşe küsüp onunla konuşmuyor olmasına rağmen, Güneş’in neden hala aynı yerde durduğu sorusu gelmiştir. Çok geçmeden kendi etrafında döndüğünü, her gün Güneş’i terk edenin kendisi olduğunu anlamıştır elbet.
/Farklı bir bakış açısıyla belki de Güneş’le her gün aynı saatte buluşabilmek Dünya’ya haz veriyordu ve bu yüzden heyecanla dönüp duruyordu. Güneş bunu yanlış yorumladı kim bilir…
Aynadaki SEN; Sen ol

Sen diyoruz; sen yaptın…
Sürekli, karşımızdaki insanın bizi anlamasını, değer vermesini, yüzümüzü iltifat yağmurlarıyla yıkamasını bekliyoruz. Arkamızdan konuştuklarında anında kinlenip, yüzüme söylesin ya da yüzüme söyleyemez tabii şeklinde ifadeler kullanıyoruz.
Oysa yüzümüze bakıp, şunu şöyle yapmasan hoşlanmıyorum dediklerindeyse, 1 saniye düşünmeden ve tereddüte düşmeden ben öyle mi yapıyorum, asıl sen kendine bak şeklinde cevaplar verdiğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Nedir kendimizle bu kavgamız?
Sen hastasın dediklerinde, “evet, bugün biraz başım ağrıyor, teşekkür ederim” demek yerine karşılık vermeden geçemiyor oluşumuzun altında yatan sebep ne? Doğruyu söylemeleri olabilir mi? Doğruyu yanlış anlamak mümkündür ancak yanlışı da doğru yapmak imkansız değildir… Bu noktada insanlara ayna tutmak onları kamufle etmenin en harika yoludur. Öyle ya , suya neyi gösterirseniz su da o olur! Mavidir ya bütün denizler ?
Bruce Lee’nin su hakkında sarf ettiği efsanevi felsefi cümleler, şu anda bile çoğumuzun düşünme enerjisi sarf etmesini sağlıyor. Bruce Lee katıldığı televizyon programında şunları söylüyor:
“Biçimsiz ol, şekilsiz, su gibi. Suyu bardağa koyarsın, su bardak olur, suyu şişeye koyarsın, su şişe olur, demliğe koyarsın demlik olur. Su hem akar hem de gürleyebilir. Su ol, dostum…”
Aynadaki Kendinizi Nasıl Görüyorsunuz?
Su içten davranır, mütevazidir. Suyun bilinen 3 formu vardır ve çevresiyle, her şeyle uyumludur. Aynadaki sen kiminle uyumlu?
Aslında herkesle anlaşabilmenin yolu onları kabul etmekten geçer. Sevgini aynaya koyup, karşındaki insana gösterirsen bunu kendisini sevmeyen insanlar haricinde her insan kabullenecektir. Çünkü insanın aynada gördüğü kendisinden başkası değildir. Tabii gerçekte olan, kendinizi nasıl görüyorsanız insanlarında sizi öyle görecek olmasıdır.
İlginizi çekebilir bir başka yazı: Sağlık Varlık Ve Zaman